22 Ekim 2009 Perşembe

Erkekler Hakkında Şehir Efsaneleri...

Son zamanlarda sıkça duyduğum ve bir şehir efsanesi haline gelen yeni gündemimiz; "Erkeklerin istediği an yeni birini bulabileceği"gazozu. Üzülerek görüyorum ki bu efsanenin peşine takılan binlerce hemcinsim var.

Kadınlar, adeta erkeklerin yarattığı bu korku imparatorluğunu pompalarcasına adamları nikah masasına oturtma hikayelerini Gılgamış Destanı gibi anlatıyorlar Ama bu durumun tek sebebi elbette kadınlar değil. Bu mottonun yayılması için elinden geleni yapan erkek milleti; kadınların ayağını denk almasını, adamların gönlünü hoş tutumasını, etrafta erkek kalmadığını, kitlelere yaymaya doyamıyor. Gazı alan kadın kısmının da adamı bi yelpazeyle yellemediği kalıyor.

Erkekler tarafından uydurulduğuna emin olduğum bu efsanelerin bir kaçını sizinle paylaşmak isterim;

1- Mesela bunlardan en güzeli; "evli erkek he zaman ilgi çeker, yüzük afrodizyak etkisi yaratır teoremidir." Evliyken karısını aldatmasına nasıl etsem de kılıf bulsam diye düşünen bezelye beyinli erkeğin yardımına yetişen bu safsata, pek çok erkeği boşanmanın eşiğinden döndürmüştür. Karısı onu kaçak et keserken bassa dahi, adam hemen; "Hayatım o kadar ilgi çekiyor ki yüzüğüm, kadın evli olduğumu bildiği halde zorladı, mecbur kaldım hayır için sevişmeye." diye kıtırları atıyor.

2- Bir diğer efsanemiz ise; Erkeğin güzeli çirkini olmaz, parası olan erkek giyinirse kendine baktırır teorisidir. Halbuki gerçek bundan çok başkadır. Homosapien gibi kıllı adamlar o sene ne modaysa giyinip koşarak İstinye Park'a giderler. Kimi zaman dünyaya bir porselen damlası olarak gelen İzzet Yıldızhan gibi pembe gömleklerle, kimi zaman da Riva da Bihter'i düdükleyen Behlül gibi kırmızı pantolonlarla, gudik boylarına bakmadan gezerler. Bir de o kazağı omuza atıp gelincik gibi etrafta salınmazlar mı...Kardeşim Tolga Savacı bile vazgeçti ya, vazgeçin şu omuza kazak atma modasından Allah aşkına.

3- Ve en sevdiğim en bayıldığım teori var sırada."Dünya üzerinde erkek nüfusu çok azaldı 1 erkeğe 4 kadın düşüyor" Allah! Allah! nüfus dağılımına bak sen, kim saydı bu zebil gibi kadınları, kim yaptı bu ölçümü Hugh Hefner mı? Bu teoriyi açıklarken zevkten dört köşe olan erkek kısmına soralım bakalım? Napıcan şimdi bu bilgi ile canım? İstersen koş boşa karıyı hemen, takviye yap takıma 3 tane, 4 kişilik bir ekip kur pes turnuvalarına katıl.

Ya insan bir düşünür; madem bu kadar avantajlısınız bu konuda, benim her konuştuğum erkek neden "1 erkeğe 4 kadın düşüyorsa, benim hakkımı kim yiyo hacı diye ağlıyor?" Niye yararlanamıyorlar bu populasyonun şanlı dağılımından?

Bunlara cevap bulmadan önce en sevdiğim son teoremi de anlatmak istiyorum sizlere.

4- Yalnız bu şehir efsanelerini erkeklerin gazozlarından ibaret sanmayın. Kadınların inandığı öyle içler acısı bir teorem var ki şimdi söyleyince hepiniz tabi yaa diyceksiniz; "Çerez Tabağı Teoremi!" Efsaneye göre;

"Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman sırasıyla önce antep fıstıkları, ardından bademler, sonra fındıklar yenir, en sona beyaz ve sarı leblebiler kalırmış, aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu şam fıstıkları da olurmuş, herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri bırakırmış. Belli bir yaşa kadar evlenememişsen durumun çerez tabağındaki kabuklu şam fıstıkları gibi olurmuş, yani önce fıstık gibi, badem gibi kızlar evlenir, sen beklermişsin.  Ama sana, yani kabuklu fıstığa ulaşmak cesaret istermiş, dişine güvenen içinde gizlediği lezzete ulaşabilirmiş ama riskliymiş, dişini kırabilirmişsin fakat tadı çok güzelmiş, değermiş. 

Eveeet yukarıda evde kalmış 30 lu yaşlarını devirmiş hemcinslerimin yağmurlu havalardaki saçak gibi sığındıkları bu içler acısı teoremi okudunuz, size de bir acıma hissi çömmedi mi? Yazık yaa hala buna inanan, bir de zincir maillerle diğer kader kurbanlarına dağıtan insanlar var. Kardeşim sen hala bu hikayeyi sıkılmadan nasıl paylaşıyorsun? Herşeyi bırak buna nasıl inanıyorsun?

Kadın kısmı böyle bir maili görünce sektirmeden okur ve "Acaba der! Acaba birası elinde çerez tabağı masasında, dişine güvenen bu koç yiğit nerede? Nerde olacak o hafta oynanan maçları izlemek için televizyonun karşısında, elinde de birasıyla çerezi, gömülmüş koltuğa. Sen daha otur bekle, ne fındığı ne fıstığı adam o anda biranın yanında seni bile kabuğunla yer.

Haa şimdi diyceksiniz ki sanane yahu bırak o da öyle mutlu olsun...
Olmasın efendim. Bu kadın kısmı bu kadar da kendini kandırmasın. Yeter! Yok mu kafası çalışan bi arkadaşları da silkelemez bu garipleri;
"Bu açılmamış fıstık olma arzun nedir Ayten'cim, kimisi de kabuklu çam fıstığı sevmez badem yer. Ya da "Boşver sen fındığı fıstığı Zeynebim ben evli barklı çok sarı leblebiler gördüm yorma hayatım kafanı böyle şeylerle" desin, o kadını da Peter Pan'in dünyasından söküp alsın.

Yapmazlar, ne kadınlar arkadaşlarının bu inanç balonunu patlatır, ne de erkekler diyar diyar yaydıkları şehir efsanelerini anlatmaktan bıkarlar. Sevgili aynı çağın çağdaşı türk kadınları, siz en iyisi bu efsanelere giriş yapıldığı anda arkanıza bile bakmadan topuklayın, şu çerez tabağı maili kutunuza gelince de gözünüzü seveyim buzluktan çıkmış et gibi çözülmeyin yaa kendinize gelinnn!...