8 Aralık 2010 Çarşamba

Kadın Değişkendir...Neden?

Sevgili takipçilerim, bugün size kadınların assolist gibi gezerken neden Sibel Tüzünlere gelip saçlarını kazıttıklarını, alayına isyan inadına piercing diye dolanırken, kırsal bir hevesle neden organik domates yetiştirdiklerini, ofsaytı enerji içeceği zannederken, içine takoz recep kaçmış gibi deplasman maçlarına neden gittiklerini anlatacağım...

1- Almadan Vermek Allah'a Mahsustur Beyler!...

Bir kadın canını düşüne takıp sevdiği adam için hayatını ertelemesinin tek bir sebebi vardır; "Takdir Görmek". Takdir; köpeğe ödül bisküvisi verir gibi kafasını okşamak değildir elbette.. Ufak bir hediye ile akşam eve mi gelirsin, hafta sonu sürpriz bir Roma tatili mi organize edersin, yoksa çok beğendiği botu alıp yatağına mı serersin, orası senin vicdanın, cüzdanın ve kaç romantik komedi izlediğine kalmış. Ama sen yapılan iyiliklerin birine bile şık bir kontratak yapmamış, yata yata manda gibi mabadını büyütmüşsen o kadından hayır bekleme artık. Yıllarca sabredip, Rock seviyosun diye herkeslerden önce tırnaklarını siyaha boyayan, Elazığlısın diye kuru dolma sarmayı öğrenen kadın, nasılsa yaptıklarım görünmüyor diye şalteri kapatarak yola koyulur.

Sen şimdi diyeceksin ki balım erkek kısmı; "Napalım yani, her dolma sarana hediye alıp, her jeste Roma Tatili'yle karşılık verirsek, faturaları evden erzak satarak öderiz. Öyle değil işte koçero, sen nasıl poh poh butonuyla çalışıyorsan, kadın kısmının da gazı güzel sözle alınır. Senden göremediği şevkati başkasında bulursa, işi gücü bırakıp o adamla organik domates yetiştirmeye sahil kasabasınada yerleşir, Queen dinlerken, bir anda rakı mezesi hazırlayıp Müzeyyen Senar da dinler. Bu, kadının karaktersiz olduğu anlamına değil, aksine hayatının merkezine şevkati koyduğu için, ne istediğini bildiği anlamına gelir.

Unutma, almadan vermek Allah'a mahsustur. Beklediği şevkati göremeyen kadın, civar illerde bir başkası ile organik domates yetiştirip toprağı mıncıklarken, siz baba yadigarı bahçenizde çimlerinizi tek başına biçmek durumunda kalırsınız.


2- Bir Kadın Takım Tutmaz Aslında!...

Bazı kadınlar görüyorum, alt komşumuz Ahmet abiden daha holigan kadınlar. Maçlara gidip, yenilgiyle kahrolup, gollerle heyecana kapılıp, UEFA eşleşmelerini asker yolu gözler gibi elleri yüreklerinde bekleyen kadınlar. Bakın o kadınların çoğuna, muhakkak yanlarında bir adam vardır. Onlar, o kadınların koca adaylarıdır.

Cumadan pazara evde sadece futbol konuşan erkek, maça gidemiyorsa, tuttuğu takıma göre; Kazan'da, Bağdat Caddesi'nde, Mezunlar Derneği'nde alkol tüketerek maçı seyreder. Bu homosapien aktivite erkeğin dna sında vardır. Ancak sevgilisinin yanında maçlara iştirak eden, her pozizyonda poposuna motor yağı sürülmüş gibi zıplayan, ileri holigan teknikleriyle takımını destekleyen kadın maçlara "genellikle" tek bir beklenti içinde gider...

Nedir bu beklenti? Aynı takımı destekler gibi göründüğü adamla kendi ilk 11' ini kurmak. Şimdi diyeceksiniz ki; yaa Ayşe sende herşeyi getirip evliliğe dayandırıyorsun, belki sosyolojik, parapsikolojik, metafizik bi sebebi vardır takım tutmanın.

Muhakkak ki vardır; bir topluluğa ait olma hissi, kendini rahat ifade etme alanı, meşguliyet ve deşarj olma imkanı, takım tutmanın olmazsa olmazıdır ama erkekler için. Kadınların çoğu bu sosyolojik açılıma teğet geçerek, sadece kendi takımlarının kaptanı forveti santroforu olma arzusu ile yanıp tutuşurlar, bunun içinde adamın hastalık derecesinde bağlı olduğu  futbol takımı kanalını kullanırlar. Çok basit bir matematikle, erkek hangi ilgi alanında çok vakit geçiriyorsa onu analiz edip, götün götün o alana yanaşır, hemen entegre olur ve ordan adama zehri verirler. (Bknz. Güzel Avrat Otu). Ama baktılar ki adamdan bir cacık olmayacak, 3 Turkcell Super Lig sezonu geçmiş daha aileyle bile tanışılmamış, yavaş yavaş önce adamın erkek arkadaşlarıyla toplaşıp rakı içme seanslarından ayaklarını çekerler, sonra adam heyecanla takımın deplasmanda kaç tane döşediğini anlatırken -hıhııı diye geçiştirirler, adam; - hadi bu hafta avrupa maçı var sende gel, dediğinde; "Maeehmet valla çok soğuk bugün hava, sen git izle yarın iş var hastalanmiyim şimdi pazar pazar"  diyerek, karşılanmayan beklentilerinin fişini yaşam destek ünitesinden çekerler. Bu da demektir ki, bir kadın takım tutmaz, adam tutar aslında...

Sonra o holigan kızları bir rugby maçında bağırıken, Çaykur Rizespor'a destek verirken, güreş müsabakasında heyecandan minder kenarında ağlarken görünce şaşırmayın, o kızlar sadece ekmeklerinin peşinden olan, yeni bir gelecek inşa etme arzusuyla yanıp tutuşan sporun ve sporcunun dostu güzel insanlardır...