2 Mart 2010 Salı

Erkekler, Yalanlar ve Mango!...

Sevgili gönül dostları, bugün köşemde ele alacağım konu; Yalan!!! (Konuyu görünce özellikle erkeklere bir titreme geldi değil mi??) Önce ufak bir tanımla erkeklerin o melun ve kronik hastalığı olan "Yalan"ı hatırlayalım sonra da türlerine göre maddelere ayıralım.

"Yalan", çoğu zaman hayat kurtaran, yakalandığında ise tatsız sonuçlar doğuran, yer kabuğu soğuduğundan beri insanlığın lugatında olan bir organizmadır. Bu organizma zaman zaman "Otrivin Burun Spreyi" işlevi görerek tıkalı olan ilişkilerin nefesini açarken, bazen de ilişkinin sonunu getirebilir. Yalanla gerçek arasında öyle ince bir çizgi vardır ki çoğu zaman bilmek istediğiniz şeylerle bilmek istemediğiniz şeyler birbirine karışır ve acaba doğrusunu öğrenmesem daha mı iyiydi, şimdi bütün huzurum kaçtı bile der insanoğlu. Ama ben bu yazımı;  iflah olmaz bir şekilde gerçeklerin peşinden koşan, erkeğinin yalanını ortaya çıkarmak için "CSI Miami" taktikleriyle ipucu çözen, yakaladığında o yalanı en az 45 yıl adamın başına kakan, sevgi dolu, paranoyak, sevilesi kahve çay ikram edilesi Türk Kadınları'na armağan ediyorum.

Şu hayatta en çok erkeklerin ağzından duyduğumuz, çağımızın ince hastalığı olan "Yalan", ünlü türk dervişi Derya Tuna'nın da dediği gibi, tıpkı çapkınlığın İbrahim Bey'e çok yakıştığı gibi, en çok erkek kısmına yakışmaktadır. Tabi o yalanlar yakalanınca, erkeklerin o çok yakışan ağızlarına itinayla sı.ç.lır ya neyse. Dilerseniz bu yalanları madde madde inceleyelim.

1- Beyaz Yalan; "Nam- Diğer Çabucak Geçiştirme"

Erkekler bu tip yalanları en çok gündelik hayatta kullanırlar, bu tip beyaz yalanlar için kafalarını yormadan varoluşlarından itibaren kazandıkları üstün Alman geçiştirme kabiliyetleriyle gün içerisinde hayatlarını kurtarırlar. Mesela iş seyahatiniz yüzünden 1 haftadır ayrı kaldığınız, sizi havaalanına kadar karşılamaya gelen sevgilinize; "Eveeeet Maeehmmet beni özlemiş misin bakalım", diye sorduğunuzda "Çooook" diye cevabı yapıştıracaktır. Halbuki Maaeehmet o anda kendisine E-5 ten mi gitsek sahilden mi, 45 dakkada evde olsak maçın ikinci yarısına yetişir miyiz gibi sorular sorarken, trafikte önüne kıran arabaya da tatlı tatlı küfretmektedir. Bu yüzden Mehmet'in bu duygu yoğunluğu arasında verdiği "Çoook" cevabının kıymetini biliniz ve cevaptan tatmin olmayarak yol boyunca kafanızı pencereye çevirerek trip atmayınız Ey Kadınlar!

2- Turuncu Yalanlar; "Asla Sevgiliye İletilmeyen Komplimanlar"

Bu tip turuncu yalanlar erkeklerin genellikle oynak iş arkadaşlarına, Facebook/MSN gibi sohbet flört sitelerinde sizden gizli yazıştıkları eski dostlarına ya da mecburen dost kaldıkları kadınlara söyledikleri yalanlar olup sizin bu tip yalanlarla karşılaşma ihtimaliniz, İnsan Kaynakları Danışmanınızın iş yerinizdeki probleminizi çözme ihtimali kadar azdır, yani imkansızdır! Ama erkeğinizin bu Washington Portakal tadındaki yalanları başka kadınlara söylediğine şahit olursunuz. Örneğin, sevdiceğinizle ortak bir arkadaşınızın düğününe gitmeden haftalar evvel, ne giyeceğim ne takacağım nasıl kilo vereceğim derdine düşen sizler, kuaförünüzün kafanıza kuşu da kondurulmasıyla davete hazır olurken, içi dışı bir erkeğiniz sizi arabayla alır ve suratınıza bir kot bir t.shirt giymişsiniz gibi mal mal bakarak yola devam eder. Ama davetin yapıldığı odaya girdiğinizde aynı masaya denk geldiğiniz Kibariye'den hallice hemcinslerinize komplimanları ardı ardına patlatır: "Ne kadar hoşsun bu gece Özgecim, Aaaa şu şıklığa bakar mısınız kiloda mı verdin sen Tuğçecim!!!"

Maşallah hassas tartı gibi kadınları tartarak iltifat eden bu adama, içinizden boyun devrilsin diye çemkirerek peçetenizi önünüze alıp kös kös oturmaktan başka çareniz yoktur. (Aslında vardır; şu an ben, çoğu zaman bu durumu kabullenerek yutan oturan kadınlar mutlu olsun diye yalan söyledim ama çareniz var tabi her zaman bir hal çare vardır. Misal beni ele alalım; kendimi özel hissetmediğim, sevgilimin bana değilde başkalarına iltifatta sınır tanımadığı zamanlarda en sevdiğim şey tuvalete gidiyor gibi yapıp oradan fıymak, koşarak kaçmaktır. Aaa nedir yani ben hariç herkese beğenilerini dile getiren adam için  hayat boyu şöför mahalinin yanında oturamam. Görevimi tamamlayıp, Semra Özal ve Papatyalar gibi Türk Kadınına mesajımı da verdikten sonra diğer bir kategoriye geçebilirim.

3- Yakalanan Yalanlar; İnkar Denen O Tatlı His!

Yalanın ironisi yakalanmamasında yatar, yakalandığı noktadan sonra artık o yalan değil acı gerçektir. Yalanı yakalama ve yüze vurma anı, erkeklerin şaşkın halleri, pıtır pıtır ter dökmeleri ve suçluluk duygusuyla dana gibi bağırmaları için bile uzatalabilir. Mesela bir kız arkadaşım, bu akşam 21.00 uçağıyla Ankara'ya gidiyorum diyen sevgilisini 22..00 de aradığında, adam kıza söylediği yalanı unutup armut gibi telefonu açmış. Bunun üzerine arkadaşım; "Uçaktaysan neden telefonun açık?" diye sorarak, adamı yaratıcılığıyla başbaşa bırakmış. Ve cevap takdire şayan; "Bitanem THY en cesur uçak yolcusunu seçiyormuş bugünkü uçuşlarında, kazanana da 10 bin mil veriyormuş, ben de dedim ki ben bu telefonu açarak konuşa konuşa Ankara'ya giderim arkadaşşş, Aşkım Allahtan aradında 10 bin mil kazandık çok şükürr, şimdi kapatıyorum çünkü kokpitten beni tebriğe geldiler!!!" Yuhhh hakkaten bir de sizi de ortak etti yalanına. Ama sınırları zorlayan uğraşılmış kaybetme korkusuyla söylenmiş bir yalan afferim; Yersen Lüpen.

4- Komplike Yalanlar; Şizofreni Başlangıcı!

Bu tip yalanların tahrip gücü yüksek olmakla birlikte duyulduğu görüldüğü yerlerde koşarak uzaklaşılmalıdır. Bunlar, sevgiliniz eski sevgilisiyle mesajlaşırken pat diye "mesaj kimden hayatım" dediğinizde, hııı! diyip zaman kazandıktan sonra, rahat ve geniş bir ifadeyle "kuzenim yaa pazar aile yemeği var mı onu soruyo!" demesine benzemez. Yine de Haiti Depremi kadar yıkıcı bu kategorideki yalanlarda gülümsenecek bir yan bulunur her zaman.  Benim en yakın arkadaşlarımdan birinin başına gelen gerçek bir olayla bu yalan meselesine noktayı koymak istiyorum.

Arkadaşım 2 yıldır birlikte olduğu sevgilisiyle çok mutluydu, adamın "Erken uyuyorum aşkım akşam 9.00 dan sonra arama" demesi bile onu şüphelendirmiyor, Facebook'a ayaklarının resmini koyup albüm yapan sevgililer kadar neşeli, hayat dolu bir ilişki yaşıyorlardı. Bir gün beni aradı ve "Ayşe bu adam beni galiba aldatıyo" dedi. Bu tip konulara asla kayıtsız kalamayan bünyem hemen; "Emin misin? Neyinden şüphelendin? Bak emin diilsen huzurunuz bozulmasın." diye aklıma gelen bütün hoşgörülü açılımları sundum. (Zaten kadın kısmı böyledir konu arkadaşıysa dünyanın en mantıklı en aklı başında fikirlerini üretir, kendisi şüpheye mahal veren en ufak bir detay yakaladığında; misal sevgilisi telefonunu 8. çalışta açtığında "Bana bak, sen beni aldatıyo musun? Zaten günlerdir fısır fısır telefonda konuşmalar, mesajlarıma maillerime geç dönmeler senin saçını yırtarım!" diye o vakur duruşu elden bırakıp adamın üstüne Bengal Kaplanı gibi atlar.)

Neyse konumuza dönelim, ben ve arkadaşım bir ipucu bulmak için atladık arabaya adamın oturduğu eve gittik. Apartmandan içeri girdiğimizde kapıyı her apartmanın maaşlı çalışanı meraklı ve yaşlı bir teyze açtı ve başladı sormaya? "Neye baktınız? Kime baktınız? Kime geldiniz? Ne istediniz?" Ben de üstün Alman "Uydurma" kabiliyetimle dedim ki; (dikkat edin erkek doğru olmayan birşey söylerse Yalan!!!, kadın söylerse "Uydurma" dır. Neden çünkü "Uydurmak" daha naif, daha nonnik, daha tatlı daha zararsızdır); "Teyzecim biz Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü'nden geliyoruz bu apartmanda kaç kişi oturuyor kaç yaşındalar gelecek nüfus sayımı için bir anket yapıyoruz" dedim. Bunu duyan Teyze, devletin yükünü hafifletecek olmanın verdiği o yüce duygu ile başladı şakımaya. "Şu katta şunlar bu katta bunlar, 2. katta karı koca iki öğretmen oturur, Adapazarlılar gelenleri gidenleri çok olmaz." Teyze isim ve yaş sınırlamasına takılmadan, apartman sakinlerinin sosyal statulerinin de altını çiziyordu. Ve geldi 3. kata; "3. katta Hakan Bey ve eşi bir de minik kızları Ela oturuyor, çocuk da 4 yaşında dünya güzeli!!!" dediğinde arkadaşıma döndüm ve onun kül gibi yüzünü gördüm. Teyzeye çabucak teşekkür ederek arabaya bindik ve hızla adamın iş yerinin önüne geldik. Napıcağımızı da tam kestiremiyoruz. Yüzüne mi vursak, karısına mı söylesek, yoksa en iyisi hiç görüşmesek mi bilemiyoruz. Ben ufaktan şaşkınlığımı üzerimden atarak küfür etmeye başlamıştım ki arkadaşım daha fazla dayanamayıp pislik herifi aradı, sinir içinde aşağı yukarı yürürken bir ara; "Koskoca 2 yıl boyunca bana bir tane bile hediye almadıııın pinti herifff! demek ki masrafın çokmuş" diye bağırdığını duydum. Sonra travmatik anlarda bile kadınların nelere takıldığını düşünüp gülmeye başladım.

Bu kabus olayın üzerinden 1 hafta geçti geçmedi arkadaşıma destek ziyaretleri yaptığım bir sırada kapı çaldı ve bir paket geldi, paketin üzerinde de bir kart  "geç kalmış bir hediye..." yazılı. Hemen anladık tabi hediyenin Hakan görünümlü Kaya Çilingiroğlu'ndan geldiğini. Bizimki paketi açmadan çöpe atıcaktı ki durdurdum. Atma yaa dedim aç şunu, bak bakalım ne almış. Sen bu hediyeleri hakettin, beğenmezsen de gider değiştiririz. Arkadaşım önce bu teklifimi saçma buldu ama yarım saat sonra kendimizi City's Alışveriş Merkezi'ndeki Mango'ya girerken bulduk. Mağdure kız kardeşim 3 parça hediyeyi kasaya uzattı ve "bunları başka bir şeyle değiştirmek istiyorum" dedi. Satıcı kızın verdiği cevap erkek cinsini tekrar sorgulamamıza sebep oldu:
"Hanımefendi bu ürünleri değiştiremezsiniz çünkü Mango Outlet Mağazamızın Defolu Ürünler Reyonundan alınmış" dedi!!! Arkadaşım 2 yıllık ilişkisi gibi defolu olan kıyafetlere bakarak bi anda delirdi ve;
"Allah belanı versin Hakaaan evli olman yetmedi, bi de beni Outlet hediyelerinle rezil ettin, hem de Mango yaaaa" diyerek Mango'dan da Hakan'dan da koşarak uzaklaştı...       

8 yorum:

  1. Arkadaşının hikayesi çok trajikmiş, bedevinin de bedevisi imiş.. Benim bi arkadaşıma sevgilisi Çanakkale'ye bi iş için gidiceğini söylüyor... telefonlarını açmıyor. Bu arada arkadaşımın kızkardeşi Ankara'da üni.de okuyor, haftasonu kendini bi alışveriş merkezinin sinemasına atıyor... AAA o da ne? bizim enişte bey bi kızla elele!!! Kardeş ablaya söylüyor tabii anında... Çanakkale nere Ankara nere!
    Yalan dediğin illa ama illa çıkar sonunda.

    Ellerine sağlık yazın çok güzel olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Bu da süpermiş:)Çanakkale ye gidiyorum diye AVM de sinemaya gitmek nası bi kafa yaa bayılıyorum.
    Teşekkürler canımm:)

    YanıtlaSil
  3. nonnik, bu kadar beklediğimize değmiş :) harika :))

    YanıtlaSil
  4. Minnoş teşekkürler mucxxx:)

    YanıtlaSil
  5. hakan görünümlü kaya çilingiroğlu:)
    müthişsin tek kelimeyle..teşekkürler..

    YanıtlaSil
  6. Asıl ben teşekkür ederimmmm:)

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel özetlemişsin durumu gerçekten, arkadasının yaşadıgı da hakkaten cok fena, keske hakketen hic acmadan atsaymıs hediyeyi, kızcagız bari kesin cok guzel birseydi diyerek kendini avuturdu :) Eline sağlık, adı gecen olayları yasayanlara da (ki bi sekilde hepimiz yasıyoruz) geçmiş olsun :)

    YanıtlaSil
  8. Çok teşekkür ederim Behiyecim:)

    YanıtlaSil