8 Haziran 2010 Salı

Tatminsiz Erkekler - Gerçek Kadınlar!

Rihanna İstanbul'a gelip Umbrella'yı (nam-ı diğer Şemsiye) söylediğinden beri yağan yağmur bana da ilham getirdi ve bugün sizlere, bir türlü tatmin olamayan adamlar ve bu duruma Tekel İşçileri gibi direnen kadınların hikayesini anlatmaya karar verdim.

Bir süredir kadın erkek ilişkilerinde gözlemlediğim son durum şu;
1-Facebook, twitter gibi vur kaç sitelerinde hesabı olmayana kız vermiyorlar
2- Bu sitelerin en az ikisinde hesabı olmayanı oyuna almıyorlar
3- Bu tip alanlardaki kız arzının fazla olması sebebiyle, erkekler hoşlandıkları bir kızın üzerinde en fazla 2,5 gün, 4 sms süresi kadar oyalanıyorlar.

Hem cinslerimin şevkat eksikliği, arz fazlası erkekleri fazlasıyla şımartmakla kalmayıp, tatminsiz umursamaz dengesiz testesteron topları haline getirmiş durumda. Bu nedenledir ki; tuvalete bile dizde laptop elde cep telefonuyla giren erkek kısmı, aynı anda 14 kıza aynı mesajı gönderiyor, kıvkıvlı civcivli bir Asmalı Mescit cumasını muhakkak garantiye alarak, adeta pazartesiye sevişmeden başlamam diye and içiyor.

Erkeklerin; zebra sürüsüne saldıran aslan gibi karşı cinse girişmesi kızlarımızı çaresiz bırakırken, tamamen "ilgi ve şevkat!!" eksikliğinden, kolaylıkla bir adamın 2. 3. partneri, hatta zaman zaman çok korunaklı bir marka da olabilen OK'e 4. yoldaşı olmayı kabul edebiliyorlar. Erkeklerin aymazlığı o durumdaki; yıllarca beraber olup ara verdikleri kıymetli eski sevgililerine bile, tekrar birlikte olmak istediklerini e-mail, blackberry messenger ya da taklacı güvercin aracılığıyla duyuruyor, bir dönem gözlerinin içine baktıkları sevdiceklerinin zinhar sesini bile duyarak sorumluluk almak istemiyorlar.

Kimi kız arkadaşlarım eski sevgililerine; -"ara ara görüşünce beklenti içine giriyorum, acaba bir daha görüşmesek mi" diye her puntosu blöf kokan bir mesaj çektiğinde, saniyesinde -"peki sen bilirsin" içerikli çok duygusal bir cevap alıyor adamdan ya da bir gece önce iltifata boğduğu kıza, ertesi gün esmer sevgilisiyle gece kulübünde yakalanan yalı çapkını, Yiğit Özgür'e karikatürü bıraktıracak bir mizah gücüyle; "pişti bilir misin?" diye sırıtıp, yüzsüzlükte limitin gök yüzü olduğunu gösterebiliyor.

Bu sıcak gündem sebebiyle buralardan çekip gitme arzusuyla yanıp tutuşan yazarınızın imdadına, evliliğe ve aşka inanmasını sağlayan kuzeni ve onun kadir şinas kocası yetişiyor. "Hadi Ayşe hafta sonu Ebru, kocası, sen ben ve Gökhan Antalya'ya gidiyoruz, hem sana değişklik olur, hem de iki hamile kadına arkadaşlık edersin" diyorlar. (Bu konuya ayrı bir parantez açmak isterim; kuzenim ve en yakın arkadaşı Ebru eş zamanlı hamile kalan siyam arkadaşlara en güzel örnektir. Hayatım boyunca anlamadığım bir şey varsa o da yakın kız arkadaşların coşkulu çığlıklarla birbirine; "Ayyy Ebruuu aynı anda hamile kalıp aynı anda doğuralımmm mıı" diye teklifte bulunup, sonra da bu dahiyane fikri alkışlarla kutlamasıdır. Yani Eurovision'da düet yapmıyoruz, çocuk yapıyoruz, bizim senkronize bir biçimde hamile kalmamızın kime ne gibi bir faydası olacak. Siz hiç iki erkeğin; "Gökhan abi bu gece hanımları eş zamanlı bafiliyoruz tamam mı" diye sözleştiklerini duydunuz mu? Duyamazsınız çünkü çok saçma. Onlar en fazla iki rusla kollektif bir ekip çalışmasına girerler.) Neyse uzatmayalım, ben ilişkilere olan inancımı tazelemek için bu rüya çiftlerle tatile gittim. Gittim de Antalya'da hava gölgede 60 derece, kızlar hamile dokanır diye Derya Baykal gibi klimayı da vurduramıyorum, sahabeler gibi bütün gün pareomla gölgede oturup, sabırla hafta sonu hac ziyaretimin bitmesini bekliyorum.

Biz hafta sonumuzu Mekke ateşiyle geçiririken, eniştelerimin Anadolu Ateşi cevvalliğinde otelin bütün aktivitelerinin içinden geçmeleri acayip canımı sıkıyor. Gökhan ve Serkan, gençlik kampına gelmiş ergen heyecanıyla havuz oyunlarına, 12 yaş kategorisi için düzenlenen dart turnuvalarına katılıp, akşam yemeklerinde yaba gibi elleriyle su topunda caaanım turistlerimizin suratlarına patlattıkları smaçlarla övünüp, arada da gözleme yemeye koşarak, özerkliğini ilan eden tatillerine devam ediyorlardı. Ben; hamilelikle ruhsal geçiş hızları  katmerlenen anne adaylarımızın bu duruma ne zaman gen soru vereceğini düşünürken, gece 12  gibi bir anda odamın kapısı yumruklanmaya başladı. Kapıyı bir açtım, kuzenimle, Ebru gözlerini Sedat Bucak gibi açmış bana bakıyorlar. Hayırdır diyemeden, "Ayşee! Gökhanla, Serkan hala odaya gelmedi, tellerini de açmıyorlar nerde bunlar diye bana hesap sordular. Bende sanki biliyorda saklıyormuş gibi hık mık yaptıktan sonra; "boşverin yaa gelirler şimdi langırt oynuyorlardır" diyecek oldum, kuzenim "başlarım onların langırtına" diye hızla koridorda yürümeye başladı, daha ben dur etme tutma diyemeden, arkasından hamile olmasına rağmen şaşılacak bir hızla Ebru depar attı.

Biz; 2 tam, 1  öğrenci geceliklerle merdivenlerden koşarken bir de ne görelim; Ebru'nun kocası büyük enişte Serkan bahçede bir rusla salıncakta sallanmasın mı? Kuzenim eli karnında tedirgin bakışlarla etrafı tararken, kadraja yine vizesiz bir ülkenin güzeliyle hicretten dönen kumlu ayaklı Gökhanım girmesin mi? "Allaaaah tutmayın küçük enişteyi" dememe kalmadı, Ebru, "Serkaaaaan! Allah cezanı versin Serkann!, ben 2 saattir yukarda ayaklarıma masaj yapıcaksın diye Aloa Veramla bekliyim sen elin kadınlarıyla lunapark fantazisi yap!" diye şarladır. Bu talihsiz tesadüfün şokunu üzerinden atamayan Serkan, kireç gibi suratıyla Ebru'nun yanına fırlayarak "Aşkım vallahi kız hayatında hiç salıncağa binmemiş ben de nasıl sallanılır onu gösteriyodum yemin ederim diye cılız bir çabaya girişecek oldu... Kuzenim bu saçmalığı daha fazla dinleyemeyerek küçük enişteme; "Ahh Gökhaaan! Ah Gökhaaan! sen de gece gece eşşek kadar kıza yürümeyi mi öğretiyodun, yoksa deniz kenarında tay tay mı yaptırıyodun hııı" diye şarladı. Richter ölçeği ile 8.4 şiddetinde gümbürtü çıkaran bu çemkirmenin üzerine Gökhan, kuzenime yalvaran bakışlarla yaklaşarak;"Bitanem annemin üzerine yemin ederim ki kız odasını bulamamış ben de gösteriyodum" dedikten sonra, ben bile Gökhan'ın 0-6 yaş grubundaki çocukları kıskandıracak, zeka dolu açıklamasına kuzenimin nasıl bi reaksiyon vereceğini merak etmeye başladım. Gebe yüreği en az biricik arkadaşı kadar yanan kuzenim önce derin bir nefes aldı, sonra hamilelere has o tanıdık stille karnını ve belini  tutarak sakince; "Tamam Gökhancım tamam hiçbir şey demiyorum sana; ben bu üzüntü ve stresle erken doğum yaparım, çocuğumuz gelişemez, sen de bellboylukla meşgul olduğun için bebeğimize yürümeyi tek başıma öğretirim" dedi ve Ebru'ya yaptığı bir baş hareketiyle alfa dog gibi beraberce merdivenleri çıkmaya başladılar.

Arkalarında bıraktıkları enkaz kocaları, ters köşe olmanın verdiği şaşkınlıkla bir süre etrafa yavru köpek bakışları fırlattıktan sonra, pişmanlık yasasından yararlanmak için asil eşlerinin peşlerinden koşmaya başladılar. 2 pasif ergen eniştenin ve iki güçlü anne adayının arkasından bakarken; "Vay bee dedim işte gerçek kadınlar; gelen pası önce havaya dikip yükselttiler, sonra göğüslerinde yumuşatıp ajite ettiler, şimdide bu kozu yıllarca kullanabilmek için dırdır etmeden sakinleştiler." Bu şık hat trickle, zavallı Gökhan ve Serkan'ın ömür boyu başka bir ırka saat bile soramayacağına emindim artık...

 

8 yorum:

  1. Ayşe müthiş bi yazarsın!!! Bayıldım yazına!!!

    ayrıca gerçekten "pişti bilir misin?" yazmış olabilemezler di mi gen kardeşimiz orangutanları utandıracak bu cümleyi kurmuş olabilemezler...

    yarabbii o enişteleri de karısını boşayıp nataşa alan karadenizli amcaya havale ediyorum. Kulak verelim ne diyor amcamız; ben bu karıyı cüzel diye sevişelim diye aldıydim amma pis çıktı, temizlik bilmiyor yemek bilmiyor, uyyy uşaklar ananızı istiyorum ben geriiii!!!

    bir müsibet demişler bir de bin nasihat demişler; e biz türküz müsibetsiz yaşayamayız.=))

    YanıtlaSil
  2. Ahahahah Karadenizli amca öyle demiş olamaz dimi:)
    Ayşegül ne tatlısın yaa her yazımı ayrı ayrı değerlendiriyosun galiba tanışmamız farz oldu.
    Ve "pişti bilir misin" mesajı malesef gerçek, ama arkadaşımın cevabı daha da güzeldi onu da sana bi ara anlatırım canım:)

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Gökhan ve Serkan olaya erkeğe yakışmayacak acemilikle yaklaşarak dediğin gibi ters köşe olmuşlar :)
    Bu açıklamamdan dolayı benden nefret edeceğini biliyorum ama erkek yakalanmaz, sadece yakalanmak ister :)
    Ha ben yapar mıyım? Tabi ki HAYIR!..

    YanıtlaSil
  5. Erkekler yakalanmadığını sanırlar:)
    Ama sen yapmazsın eminimmm:)

    YanıtlaSil
  6. gene çok güzel bir yazı Ayşe..
    10 numarasın..:)

    YanıtlaSil
  7. Giderken neden haber vermedin askolaun. Caner ozer

    YanıtlaSil
  8. Çook teşekkür ederim Rubycim:)

    YanıtlaSil