5 Aralık 2012 Çarşamba

-Düğün Günü- 

Düğün sabahı kuaförün 45 dakika geç gelmesiyle her şey domino taşları gibi yerinden oynadı ve yaratıcılıkta sınır tanımayan gelin-damat fotoğraflarını çektirmeye vaktimiz kalmadı. Çok üzgündüm, fotoşopla damadın beni kemençe gibi çaldığı bir düğün fotoğrafım olamayacaktı. Buna da dayanırız diyerek yola devam ettik. Gündüz nikah, akşam düğünümüz olacaktı ve maraton başladı. 

Hazırdık; 2000 kişiyi öpmeye, yanaklarımızı yırtan bir gülümsemeyle insanları selamlamaya, topuklarımız zonklayana kadar ayakta durmaya hazırdık. Mecburduk; herkesle tek tek fotoğraf çektirmeye, 20 yıldır görmediğimiz amcamızın gelinini hatırlıyor gibi yapmaya, ayıp olmasın diye altın kesesine bakış bile atmamaya mecburduk. Nikah merasimi bittiğinde ikimizde ilk devreyi  tamamlamış olmanın mutluluğuyla otelin yolunu tuttuk. Hala şaşkındım, bir elimde bundan sonra bütün hesapları ordan ödeyeceğim aile cüzdanım :), diğer elimde rahatlıkla dumble olarak da kullanabileceğim 5 kiloluk gelin buketimle düşünüyordum, evlilik insanın geri kalan hayatının ilk günü müdür, yoksa güzel bir ilişkiyi taçlandıran bir nokta mıdır? Ben kafamdaki sorularla Carry Bradshaw triplerinde yola bakarken, arabanın camına Şıpakk! diye bir çocuk yapıştı, yapıştı diyorum çünkü gerçekten de sinek gibi bızzt dızzt diye sesler çıkararak kaşıyla gözüyle bize bahşiş atın demeye çalışıyordu. Çocuk arabaya öyle bir tutunmuştu ki, bahşişi vermesek bizimle balayına kadar gelecekti. O badireyi de atlattıktan sonra düğünün yapılacağı otele geldik. 

Odada biraz dinlendikten sonra bir kaç kadeh bişey içip balo salonuna giriş yaptık. Giriş yaptık dediysem ikimizin elinde birer mikrofon, ayrı ayrı kapılardan şarkı söyleyerek salona girdik. Ben, adeta "O Ses Türkiye" benmişim gibi rahat tavırlarla şarkıyı söylerken, eşim heyecandan dizlerini bile kırmadan şarkıyı bitirmişti. Biricik arkadaşlarımızın alkış ve tezahüratlarıyla ilk dansımızı da tamamlayıp, tekrar davetlileri öpme ve fotoğraf merasiminden sonra kendimizi piste attık, ama ne atmak. Düğünde çekilen görüntülerin dvdsi gelince ne kadar oynadığımı anladım. Bir insan 4 dvd boyunca tuvalete bile gitmeden oynar mı? A diyolar A dan oynuyorum, B diyolar B den oynuyorum, adımı unutmuşum, saçım dağılmış, duvağım kayıp ama ellerim hep havada, hep bir sonraki şarkıyı bekliyorum. Damatsa düğünün yarısında yok, yokluğunu farketmiyceğimi düşünerek, ki dvd de farkettim gerçekten, ya sigara içmeye çıkmış, ya da arkadaşlarıyla sohbet etmiş, baya cool bi davet geçirmiş yani. Ama düğün gecesi gelinlere bişey oluyor, kafa yanıyor, kayış kopuyor, yarın yokmuş gibi, bundan sonra kötürüm kalacakmış gibi dans ediyorlar. Ben sabah 3 e kadar pistteydim, damatlı ve damatsız. Dvdyi izleyince utandım kendimden, lastik top gibi zıplamışım bütün gece.

Artık emin olduğum birşey var, düğün sadece kızlar için yapılıyor, onlar süslensin, elbiselerini göstersin, kurtlarını döksün diye. Siz hiç bir erkekten şöyle bir şey duydunuz mu; "Düğünde Arif'le pişti olduk yaa!" duyamazsınız, zaten smokinleriyle hepsi penguen ailesi gibiler. Ama kızlar bu korkuyla geçirir düğünlerin ilk yarım saatini, acaba elbise mi başka kim giydi diye ürkek bi güvercin gibi etrafı süzer. Bir de olmazsa olmaz damat halayı vardır. Her halay gibi damat halayının da en güzeli senkronize olanıdır ama yanına fazla heyecanlı biri düşmeye görsün, halayın sonuna kadar omzunla götün aynı hizada dans edemezsin.  


Düğün gecesi o kadar eğlenmiştik ki, sabaha kadar devam etse bi 50 kişi rahat kahvaltıya kadar pistteydik. İyi ki hayatımızda böyle güzel insanlar var dedik bütün gece iyi ki...

Ve düğüne ilişkin son sözler;

1- Damadın sırtını yumruklama fikrini ilk kim buldu ve bu fikir neden hiç bozulmadan günümüze kadar geldi?
2- Düğün videomuzu çift kamera ile çektiğini iddia eden sevgili kameraman; çift kamera kullanmana rağmen neden bütün gece beni antrikotmuşum gibi sadece sırtımdan çektin?
3- Kansere çare bulan bilim insanları neden düğün gecesi masa masa gezip davetlileri öpmeye bir çare bulamadı?

Mutluluğumuzu paylaştığınız için hepinize çok teşekkür ederiz.

Sevgiler...

    

4 yorum:

  1. Bir ömür boyu mutluluklar :))

    YanıtlaSil
  2. Evlilik allahin emri su dugun olmasa

    YanıtlaSil
  3. Benim de düğünden sonraki üç gün boyunca ayak parmaklarımda hissizlik olmuştu. Gelin oynamazsa kimse eğlenmeyecekmiş gibi geldiğinden olsa gerek ben de saatlerce ne birşey içmiş, ne yemek yemiş ne de tuvalete gitmiştim. Ve tüm bunların ertesi gün farkediyor olmam ilginçti. Tek sevindirici kısmı sanırım sigara içmeden geçirebildiğim nadir saatlerdi.. :)

    YanıtlaSil