29 Eylül 2009 Salı

Hediyeler, Erkekler ve Harry Kewell...

Hediye nedir; bir tarafın diğer tarafı mutlu etmek için özel zevklerine hitap etmeye çalışarak aldığı küçüklü büyüklü maddi manevi değeri olan armağanlardır. Amaaa bu hediyeler beklenmedik bir zamanda geldiğinde, karşı tarafın sizi düşünerek aldığı anlaşıldığında tadından yenmezken, sipariş gibi görev gibi sığır gibi verildiğinde hiçbir anlamı olmaz. (Çok naif başladım paragarafa ama sonunu getiremedim maalesef)

Gelelim erkeklerle kadınlar arasındaki "Güller Savaşı" gibi bitmek tükenmek bilmeyen hediye savaşlarına, hediye üzerinden yapılan evlilik sorgulamalarına ve nihayetinde ilişkiyi bitirme noktasına getiren açılımlara. Bir kadın her zaman özel günlerde hediye bekler. Bu bilgi zaten yeni olmadığı gibi tarih boyunca erkekler kimi zaman hatalarını telafi etmek, kimi zaman ihanetlerini örtbas etmek, kimi zaman da (ki bu çoğu zamandır) kadınların yıldıran baskıları sonucunda hediye alır/aldırılırlar. Mesela bir kadın 8 ay önceden "evlilik yıldönünümüz geliyo aşkııım, doğum günüm 37 hafta sonra bitaneeeem, ilk öpüştüğümüz güne çok az kaldı 24 gün aşkitooom" diyerek erkek kısmına günler öncesinden gerilimi verdikçe verir, adamın gözünü seyirtmeye başlarlar.

Hesapçı ve çokça romantik kadın kısmı teferruatlı ve küsüratlı tarih detayı vererek de "bak ben seninle ilgili herşeyi nasılda mıh gibi aklımda tutuyorum sende hediye alırken bunları göz önünde bulundur" derler ya da der gibi bakarlar. Sonrasında ise, "nasılda zarif bir şekilde yıl dönümümüzü hatırlattım, bu sefer doğum günümün geldiği mesajını nasılda çaktırmadan verdim" diyerek ve yürekleri pır pır ederek o hiçbir zaman gelmeyecek gelse bile hiçbir zaman bizleri tatmin etmeyecek hediyeyi bekler dururlar.

Sonra beklenen gün gelir çatar; Evliliğin 23. yıldönümüyse ve yaz aylarına denk gelmişse erkek bütün gün boyunca muhakkak çok stresli yoğun koşturmacalı ve tabi ki terli bir gün geçirererk eve gelmiş, evlenme yıldönümü tamamen kafasından uçmuştur, kapıyı çaldığında bile aklında olmayan yıl dönümünü karısını mutanta dönüştüren tuhaf makyajından çakozlamaya başlasa da tam emin olamaz ancaaak kadının yüzündeki Vahşi Orkide gülümsemesini gördükten sonra kafasında bir şimşek gibi tam 8 aydır fragmanları geçen evlilik yıldönümü ve romantik bir hediye konulu tema çakar ve erkek o saniyede en karanlık ifadesiyle aydınlanır!

Şimdi erkek bu saatten sonra ne yapsa boştur, durumu telafi etmek için ertesi hafta uzay mekiği kiralayarak karısını aya götürüp mehtabı yerinde incelemeyi bile teklif etse, karısından "herşey zamanında güzeldir Ednan" cevabını alır ve ayakları yere basar.

Ya da şu da mümkündür; yaz ayıdır erkek yorgun argın ve terli eve dönmüştür kadın kapıyı açacağı anda adamın aklına o gün evlenme yıldönümleri olduğu gelir ve son bir gayretle elindeki karpuzu döpiyesle kapıyı açan karısının burnuna sokarak hiç kullanmadığı tontilik bir ses tonuyla "hayaaaatım baaak yıldönümümüz için ne getirdim yaz günü sıcakta hararetimizi alır diye Diyarbakır Karpuzu aldım" der ve "hadi keste yiyelim" demeyi de katiyen unutmaz. (Bu yaşanmış gerçek bir hikayedir) Bu noktadan sonraki kadının tepkisini, tepkisizliğini (tepkisizlik dediysem, sessiz reaksiyon, sakin güçtür kastetiğim; kadın Kemal Kılıçdaroğlu gibi sabrederek azmederek belgelerle konuşur zamanı geldiğinde ve intikamını muhakkak alır) ya da adamla 9 gün konuşmadan durmak, yaptığı hiçbir espriye gülmemek, elbette ki aynı yatakta yatmamak gibi o anda kafasından yıldırım hızıyla geçen intikam planlarını anında devreye sokar. Kadınların intikam alma biçimlerini sizlerin hayal gücüne bırakıyor ve kendi başımdan geçen bir olayla bu ilişkilerin sonunu bile getirebilecek olan melun hediye meselesine burada noktayı koyuyorum.

Senelerdir devam eden ilişkimin bilmem kaçıncı senesi olan yıl dönümümüz gelmek üzereydi, eli kulağındaydı yani. Ben de her çağdaş türk kadını gibi aylar önceden gerekli hatırlatmaları yapmaya başlamış, izlediğimiz her filmi, konuştuğumuz her konuyu, yediğimiz her yemeği, okuduğumuz her haberi yıldönümümüze getirmeyi başarmıştım. Misal adamla maç izlemeye gidiyorduk, GS gol attığında sevinip yumak olurken, golü atanın "Harry Kewell" adlı büyücü (adama böyle diyorlar "büyücü") olduğunu tribünlere adamın adını bağırtan coşkulu amcadan öğreniyor ve ordan sazı elime alıyordum:
 "Bu adam da nasıl iyi oyıuncu di mi canım yaa? Islak zeminde de çok iyi oynuyor, Liverpool'da oynamadı mı yıllarca, İngiliz ligi tabi zemin hep nemli alışkın adam" gibi futboldan sahadan hava şartlarından oyuncunun fiziki özelliklerinden çok anlıyormuş gibi akıl dışı yorumlarımla ilgisini çekiyor sonra bombayı patlatıyordum.
" Evli değil mi bu adam, baya da yakışıklıymış, çocuğu da mı var?"

"İşte bak bitanem futbolcular için bile düzenli hayat, aile hayatı ne kadar önemli diye "Mahallenin Muhtarları Dizisi" gibi ardı arkası kesilmeyen Toplumsal ve Türk Aile Yapısı'nı konu alan mesajlarıma başlayarak, bir sonraki GS atağını ağzı açık izleyen sevgilime Ali Samiyen'in ortasında, bizde evlenir ve çocuk sahibi olursak kim bilir sen de iş hayatında ne şiir gibi goller atar ne asistler yaparsının mesajını veriyordum. Adam gözlerimin taa içine sevgiyle karışık "ne salak kız bu yaa" bakışını atıp daha fazla konuşmamam için alnımdan öperken ben mesajın yerine ulaştığından emin, rahat bir nefes alıp maçın olmazsa olmazı pijamalı çekirdeğimi yemeye devam ediyordum.


Beklenen gün gelip çatmıştı; yıldönümümüz için buluşmuş heyecanla hediyemi beklemeye başlamıştım. Önce kocaman bir kutu gördüm masanın üzerinde "hımmm dedim demek gizlemeye sürprizli bir şekilde vermeye gerek duymuyor, olsun kim bilir ne aldı bana bu kadar özel bir günde". Kutuyu açınca içinde kağıtlara yazılı hediye hakkında ip uçları da veren çok güzel notlar gördüm . Kalbim deli gibi atıyordu notlara bakılırsa çok özel birşey yapmıştı. Derken onu gördüm fışırtılı beyaz kağıtların, köpükten kartonların arasına sarılmış o  "Elektronik Fotoğraf Çerçevesi"ni. Ben tam bunu mu aldın diye şarlıycakken bana "dur bi dakka bak yanında ne var" diyerek, Elektronik Çerçeve'nin yanında verilen USP aygıtını gösterdi ve hemen çerçeveye takarak play/oynat tuşuna bastı. Çerçevenin içinden ilişkimiz boyunca biriktirdiğimiz anılar fotoğraflar slayt gösterisi halinde geçmeye başladı. Bir süre sonra bu 180 tane resmin slayt gösterisi şeklinde önümden geçmesinden çok sıkıldığımı farkettim çünkü fotoğrafların sadece 50 tanesinde ikimiz varken, geri kalanı benim arkadaşlarım ve onun arkadaşlarıyla birlikte çektirdiğimiz grup resimleriyle doluydu. Tam bunu da iyi niyetle yapılmış emek verilmiş bir çaba "Ayşe abartma sen de" diye geçiştirirken, birden ekrandan o resim geçti, beynimin durdurma tuşuna da o anda basılmış oldu.

Bir resim düşünün; sizin yıl dönümünüz için alınan bir hediyenin içinden tatlı tatlı slaytlarla geçen bir resim. Resmin içinde 5 tane birbirinden yanık tenli ve bir tanesi hariç diğerlerini hiç tanımadığım kızların giyinip süslenip çektirdikleri bir resim. (laf aramızda resimde olan ve tek tanıdığım kızı da o dönem çok sevmiyordum) İşte o anda tam da o anda bütün gücümle beynine rövaşatayla tekme atmak istediğim sevgilim bana gülümsüyor dahası gülümsemeye çalışıyor ve çok zayıf bir sesle "Hay Allah Yaaa ben o kızlardan bir tanesini hep sen sanıyordum" diye resmin neden arşivinde ve şimdi de yıl dönümü çerçevemizde olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Ben tekrar tekrar birbirine sarılarak fotoğraftan bana sırıtan yanık tenli kızların beynimde slaytını yapınca ve bana verdiği cevabı düşününce haklı olarak bağırmaya hatta höykürmeye başladım.

"Sen nasıl bir adamsın yaa; O kızlardan birini sen sanmıştım ne demek! kaç yıllık sevgilini fotoğraftan ayırt edemiyo musun sen, ben sanmışmış şu lafa bak yaa! Kaç yıl geçmiş hala bana aldığın hediyeye bak çerçeveee, bari karpuz alsaydın en azından yerdik, bir de yetmezmiş gibi ikimiz hariç herkes var bu slaytta ama en güzeli de tanımadığım kızların olması! Nedir vermeye çalıştığın mesaj; biz bu yılları sadece ikimiz geçirmedik ki onlar da sen bilmesen de hep bizimlelerdi mi? Söyle hepsini tanıyo musun bu kızların söyleee ???"

 X'in cevabı ise inanılmazdı "Yaa 300 tane resmin arasına bi tane karışmış gittin onu buldun yaa!"

Dikkat edin, yıldönümümüz sebebiyle benim için hazırlamış olduğu 300 tane resmin arasında o resmi ben buldum ve ben taktım o resme, kendisi asla üşendiği için bilgisayarında var olan "Ayşe Dosyası"nı olduğu gibi USP'ye atmadı, dosyanın içindeki resimleri seçerek tek tek kontrol etti ama ben her zamanki gibi herşeyi fazla büyütüyorum.

Yaa hadi bunca yıl sonra böyle bir hediye aldın, hadi USP ye romantik olmayan Erzurum Halay Ekibi gibi çoklu resimler koydun peki canımın taa içi insan hangi resmi USP ye attğına bi bakmaz mı, bütün dosyayı çekçekli bavul gibi o çerçeveye sürükler mi??? Demek ki olabiliyormuş demek ki herkes çok şanslıysa hayatında bir kere bu tip romantik hediyelerle karşılaşabiliyormuş.

Sevgili kadınlar! Sakın ola o bütün hayatınızı zindan eden sizi beklentilerden beklentilere sürükleyen, buhranlar geçirten romantik komedileri izleyipte sevgilinizden, kocanızdan, özel, düşünceli, romantik hediyeler beklemeyin, verin siparişinizi adama temiz temiz neye ihtiyacınız varsa tespit edin ki böyle gününüzü güzelleştiren sürprizlerle karşılaşmayın. Adamları da rahat bırakın yaa izlesinler hop oturup hop kalkarak Harry Kewell'ın gollerini size neee!!!

10 yorum:

  1. ayşeeee ya hala gülüyorum..bugün bu hikayeni bi arkadasıma anlattım çok güldük:)hahaaa..onun da basından bi benzeri geçmiş.ahaha..cok güzel tasvir etmişşsin arkadasım! muccckkkk
    senin anlatısına gülüyorum hala...hhhahaha

    YanıtlaSil
  2. ayşee komiksin bebeğem :)) tribün hikayene bayıldım..bi karpuz kesersin artık :)))

    YanıtlaSil
  3. ya bu kadın-erkek çifti karşıdan bakarken çok eğlenceli bişey yahu :)sığır ha :) ha ha ha

    YanıtlaSil
  4. Guzel yorumlariniz coook tesekkur ederim canim arkadaslarim, siz bu kadar heyecanla benim hikayelerimi beklediginiz surece keyifle yazmamak icin hicbir sebep yok:))

    YanıtlaSil
  5. Aloham supersin. Okurken biran olsun dunyadan koptum yazına kilitlendim, güldümde güldüm. İşin kotusu azda olsa kendimden de parca bulmadım desem yalan olur :))
    Yazmaya devam devam...
    muck

    YanıtlaSil
  6. Cok tesekkur ederim sepseker arkadasim, evet ben de bu komik anilari sizlerle paylasiym diyorum. Iyi ki okuyosunuz ve destek oluyosunuz mucxxx:)

    YanıtlaSil
  7. Ayşe çok gülüyorum yazılarına.. devam devam : ))

    YanıtlaSil
  8. Universal Serial Bus (USB) üzerine yazılmış daha iyi bir yazı olmayabilir bu dünyada. demekki neymiş; teknoloji dedikleri hiçte o kadar teknolojik bişey değilmiş.

    YanıtlaSil
  9. USB hiç bu kadar zorlayıcı olmamıştı:)
    İşte teknoloji kullanmayı bilmezsen anında bi nükleer silaha dönüşebilir biz bugün bunu gördük:)))

    YanıtlaSil
  10. Hala gülüyorum ya çok keyifli bir yazi olmuş. Sanki başkasının başından geçmiş gibi super komik ve akıcı anlatmakta cabası :))

    YanıtlaSil